İstanbul’daydık…
Başakşehir deplasmanındaki Erzurumspor maçını izlemekle kalmadık, yedi tepeli şehirde nokta ziyaretler de yaptık…
Örneğin; tescilli yapıların birer katma değer makinasına dönüştüğünü…
Tarihi eserlerin gece-gündüz ziyaretçi akınına nasıl uğradığını…
Milyonlarca insanın yaşadığı bu koca şehirde ulaşımın sorunsuz nasıl yürütüldüğünü gördük…
Şimdi…
Erzurum’un potansiyelleri malum…
Tarih bizde…
Tarihi eser bizde…
Doğa diyorsanız, tabiat diyorsanız; her türlü güzelliğiyle o da bizde…
Kış bizde…
Kuş bizde…
İnanç, sağlık, kültür ve şifa turizmi de bizde…
Kongre, termal ve daha neler neler…
Hep şunu dedik:
Turizmi çok daha etkin hale getirmek öncelikle cazibe oluşturmak gerekiyor… Erzurum’a bu anlamda bir çekim alanı oluşturuldu mu, bize sorarsanız gerisi çorap söküğü gibi gelir…
Şöyle ki;
Eyüp Sultan mesela…
İnanç turizmi açısından bir cazibe faktörü; peki ya Eyüp için?..
Biz söyleyelim; katma değer… Yani öyle ya da böyle Eyüp’e giden herkes Eyüp’ün tamamıma kazandırıyor…
İstanbul özelinde buna verilebilecek daha çok örnek var ve hepsini burada sıralayacak durumda değiliz…
Biz diyoruz ki;
Erzurum’da belli başlı alanlarda cazibe oluşturalım, çekim faktörlerine yoğunlaşalım…
Tabi bu öyle akşamdan sabaha olacak şey değil; bunun için önce bir stratejik plana ihtiyacımız var… Bu plan ki, içerisinde çok sayıda paydaşı da barındıracak… Herkes kendi görev ve sorumluluğunu bilecek ve bunun gereğini yerine getirecek…
Yani kollektif bir plan…
Ve Planlı bir yol haritası, hepsi bu…
Gerisi mi?
Hikayeden ibaret!
Yenigün
