Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Çukurova’nın güzel ikilisi!473 defa okundu

, kategorisinde, 29 Haz 2021 - 15:06 tarihinde yayınlandı
Çukurova’nın güzel ikilisi!

Kocaeli Spor İl Müdürü iken iz bırakmıştı. Sürat Pateni yarışları için ne zaman Kocaeli’ne gitsek biraz da onun sayesinde olsa gerek bu spor şehrinde yabancılık çekmez, burasını hep kendi evimiz gibi bilirdik. 9 yıllık bir süre sonrasında o Çintimar, Adana İl Müdürlüğü’ne tayin edilmişti. Hazır ben de Adana’ya gelmişken Muzaffer Çintimar’ı ziyaret edip, hayırlı olsun demek için bundan daha iyi fırsat olamazdı. Yine yoğun, yine dolu. O yoğunluğu yaşarken bize de tattıran Muzaffer Müdürüm, hayırlı bir işe vesile oldu, öteden beri ismini duyardım ama bir türlü tanışmadığım bir kamu görevlisi dadaş ağabeyimi kavuşturdu bana. Nabi ve Neşet Arzuman ağabeylerin kardeşi Sedat Arzuman ile tanıştım. Sedat Arzuman ağabey, Adana Defterdarı olmuş. Uzun zamandır Erzurum dışında olmasına rağmen baktım, hiç memleketi ile bağını koparmamış. Erzurum’da ne var ne yok, hepsinden haberi var. En az benim kadar şehrin gündemini biliyor. Adana’da ama hala Erzurum kokuyor!

Konuşurken gerçek bir dadaşla konuşuyor olduğunun farkına varıyorsun. En son Denizli’de, Muhasebe Müdürlüğü görevinde bulunmuş Sedat ağabey.  Kaldı ki bulduğu her fırsatta şehre gelip gidiyormuş. Konuşurken Erzurum’daymış gibi bir hisse kapılıyorsun. O kadar süre uzun kalmasına rağmen, hiçbir şeyi unutmamış. Erzurum’un efsane defterdarı Nedim Mısırlı’yı da konuştuk, meşhur maliyeci Yokuş Ali’yi de. Hafıza da maşallah, muhkem. Spor il Müdürü Muzaffer beyden sonra Erzurumlu bir başka idarecinin, Sedat Arzuman’ın da bu ilde önemli bir görevde olması gururlandırdı beni elbette ki. Allah sayılarını artırsın, ne diyeyim. Dadaş idarecilerin böyle iyi yerlerde, önemli illerde olması elbette ki mutluluk verici bir şeydir. Dilerim kendileri de henüz yeni tanışan bu iki Erzurumlu idareciden hep güzel haberler alır ve biz de o haberleri aldıkça sevinir, mutlu oluruz. Bu benim son kararımdır.



Bu bir ‘eller aya, biz yaya’ yazısıdır..

Dile gelen harita!

 Özeleştiri yapmaktan, empati yapmaktan zarar gelmez. Hele de Üstün Dökmen’in o meşhur kitabını okumşsanız özeleştiri ve empati yapmanın aslında ne de güzel bir şey olduğunu anlarsınız. Geçen hafta, önceleri Adana’nın, sonrasında Osmaniye’nin ilçelerinden olan Kadirli’yi gördükten sonra Çat, Tekman, Hınıs, Tortum, Şenkaya, hatta Aşkale ve Pasinler ilçelerimiz geçti gözümün önünden. ‘’Kadirli ilçeyse bizim bu ilçeler ne?’’ diye sorasım geldi. Biraz da üzülerek ve sıkılarak söylüyorum. Eğer ki bu ilçelerimiz ilçeyse gördüğüm Kadirli’nin şehir olması gerekir. Kent ruhu var bir kere. Bir şehirde ne varsa o var. Kastım sadece binalar, mağazalar filan değil. Modernite! Hele de Kadirli Tarım İlçe Müdürü Fatin Rüştü Özeser’in makam odasında gördüğüm bir harita, büsbütün kafamı allak bullak etti. Kitabın tam ortasını anlatıyordu.

Teyo’nun deyimiyle, bende yalan da yok, hılaf da.  Özellikle duvara asılı o hariyatı görünce içerisinde kıskançlık da barındıran bir duyguya kapıldım. İlçenin tarım haritasını çıkartmışlar ve her köyünden, her tarafından bereket fışkırıyor. Nerede ne ekili, ne üretiliyor, ne kadar hasat yapılıyor, o var bu haritada. Bir parça kağıdın cazibesine kapıldım. Bırakın ilçelerimizi, ilimizin sanmıyorum ki öyle bir haritası olsun. Sebebi ister şu olsun, ister bu. Bir gerçek var, dağ gibi duruyor. Aras akıyor, göz bakıyor. Çok gerilerdeyiz, çok. Hele de bana kimse iklimi- miklimi anlatmasın. Biraz oturup, düşünmeliyiz, bu işlere kafa patlatmalıyız. Kesin, kati, mecbur, şart, elzem! Oturup kafa yormalıyız, nerede hata, yanlış yapıyoruz diye. Ve hep bu hatayı neden, niçin, nasıl yapıyoruz diye!’



Ne ektiyse onu biçti!

Kuşkusuz her ölüm çok erkendir. Her ölüm çok gençtir.  Erzurumlu işinsanı Fikret Palandöken’in vefatı da genç ölümlerden oldu. 2016 yılında aynı yaşta olan kardeşim Murat’ı kaybetmiştim. En az onun vefatı kadar üzdü beni. Şimdi Asri mezarlıkta 10 metre mesafe ile yanyana yatıyorlar kabirlerinde. Çok güzel bir Erzurumluydu Fikret de. Tam şehirliydi. Naif, nazik biriydi. Tam bir Erzurum beyefendisiydi. Tanıdığım ilk günden son güne kadar hep beyefendi kaldı. Az adamlardandı. Çok sakin bir yapısı vardı, hep o dikkatimi çekerdi. Ne kazandığında sevinir, ne de kaybettiğinde üzülürdü. Karşısındakine hep güven veren bir yapısı da vardı ayrıca. Bir gün olsun kırılmışlığımız olmadı. Anahtarını koymuştu masanın üzerine. Kendisi ile özdeşleşen sarı jeepini çok istememe rağmen kullanmak bana nasip olmamıştı, fırsat bulamamıştım. Adam gibi adamdı, sanmam ki kırdıkları olsun. İnişli çıkışlı bir iş hayatı oldu. Sanıyorum biraz da o durum onu yıktı, yordu. Babası Mustafa Palandöken de sevdiğim, her daim saygı duyduğum ağabeylerdendi. O’na da rahmet olsun. Geçtiğimiz gün bir arkadaşım bahsetti. ‘’İnanılmaz bir cemaati vardı. Çok kalabalıktı’’ dedi. Gerçekten öyle. Derler ya. Ne ekersen onu biçersin diye. Her yaştan, her sektörden cemaatinin çokluğunu ona yordum. Garip bir durum yoktu. Ne ektiyse onu biçti. Çünkü çok ekmişti, biçtikleriydi o. Kardeşleri Ahmet ve Hikmet Palandöken’ e ve diğer aile fertlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Biz ondan razıydık, rabbim de razı olsun..



Göç göç oldu, göçler yola dizildi!

En son Hüsamettin Yerli hocamızın eşinin cenazesi için gittiğimde gördüm. Abdurrahmangazi Mezarlığı büyümüş de büyümüş. Mezar sayısı artmış da artmış. Artık kabına sığmıyor, dağa doğru akmaya başlamış mezarlık. Oysa Belediye Başkanı Mehmet Ali Ünal tarafından 1900’lü yılların hemen başlarında tahsis edilirken o alanın mezarlık olarak bu kadar yayılacağı kimin aklına gelirdi. Kaynak kişisi Raci Alkır, derleyicisi yine rahmetli Muammer Özkavcı’nın türküsündeki gibi. Göç göç oldu, göçler yola dizildi. Hatta o günlerde bazı işgüzarlar da çıkmıştı. Asri mezarlık dururken, burasını büyütmek varken, yeni bir mezarlığa ihtiyaç var mı diyen. Nur gölünde yatsın. O mezarlığın dahi kısa sürede bu kadar büyüdüğünü görünce insanın o rahmetli başkan Mehmet Ali Ünal’a daha çok hak veresi geliyor. Bir defa görünen o ki Büyükşehir Belediyesi, Abdurrahmangazi mezarlığına yetişemez duruma gelmiş. Hemen hemen her yıl yeni yol yapmakla kalmıyor, bu yolu asfaltlaması da gerekiyor. Baktım ki bir çok yeni yol henüz asfaltlanmamış. Belli, yeni yapılmış.  Gidip, gelirken toz içinde kalıyor herkes. Diyeceğim o ki, ey ufuk! Sen nelere kadirsin!



Gülşen Kutlu’ya Fırfırik’i anlattı!

Kısa bir ayrılık sonrasında Yürekten Dile adlı albümü ile müzik piyasasına yeniden bir hızlı giriş yapan Nurullah Akçayır, bir süredir Ankara’dan yayın yapan Radyo Angara’da proğram yapıyor. Dinleyiciler ile dijital ortamda buluşan Akçayır, farklı formata sahip proğramına her hafta da konuk alıyor. Benim de bir türküsever olarak Cuma günleri takip etmeye çalıştığım proğramın bu haftaki konuğu türkü dünyasının bomba bir ismiydi.  Türkülerin kraliçesi Gülşen Kutlu’yu konuk eden Akçayır, beğeni ile dinlenip, seyredilen bu radyo proğramında sürpriz yaptı, bir vesile ile Fırfırik’in tanıtımını yaptı. Gülşen Kutlu’ya Fırfırik’den bahseden Akçayır, PUSULA’nın da eki olarak okuyucularına ücretsiz olarak ayda bir dağıtılan dergimizi öve öve bitiremedi. ‘’Fıfırik’in ismini duyunca çok şaşıran ve hemen gülümseyen Kutlu, ‘’Fırfırik mi?. Ne demek Fırfırik?’’ diye sordu. ve Fırfırik’in aslında topaç olduğunu söyleyen Akçayır, ünlü sanatçıyla bir süre bunun muhabbetini yaptı. 



TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Ne yaparsan yap, pişman öleceksin. Belki yaptıklarından, belki de yapamadıklarından… (Dostoyevski)

DUVARIN DİLİ :  Bir gülüşü var, alzaymır olsam unutmam!

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ