Son zamanlarda bir tantanadır, almış başını gidiyor. Birileri Cağ Kebabı Artvin’e mal ediyor, sonra bir başkası çıkıyor: “Ehram Bayburt’un” diyor…
Diyor da, diyor!
Sonra kimi aklı evveller ‘kanserojen’ içeriyor diyerek, göğermiş peynire dil uzatıyor; kimileri de bu safsataya teşne oluyor, çanak tutuyor ne yazık ki!
Sizler de farkında mısınız bilmiyoruz ama Erzurum’a ait olan değerler ve güzellikler, sanki de bile-isteye hırpalanmak isteniyor şu sıralar…
Yoksa Erzurum’a ait olduğunu sağır sultanın bile duyduğu Cağ Kebabı’nı kalkıp da Artvin’e mal etmek hangi aklın ürünüdür ki!
Sonra ehram…
Sonra göğermiş peynir…
Korkuyoruz yarın birileri çıkacak ve “Çifte Minareli Medrese bizimdi de, Erzurumlular söküp oraya götürdüler” diyecek…
Olur mu olur!
Erzurum’da değerlerimize bihakkın sahip çıkıyoruz ya!
Görün, bakın!
Bir gün o da olur…
*
Yaşadığımız bu gelişmeler gösterdi ki; Erzurum’da yöresel ve kültürel değerlerimize karşı gereken hassasiyeti gösteremiyoruz…
Sahiplenemiyoruz…
Bu değerlerle ilgili farkındalık geliştiremiyoruz, bilinç uyandıramıyoruz…
Öyle ki…
Karslıların bildiğiniz kanatlı kazı sahiplendiği kadar, bizler kebaplı cağı sahiplenemiyoruz…
Kendimizi öyle bir salmışız ki, sormayın gitsin!
Ve bir o kadar da tepkisiz…
Düşünün ki, “Cağ Kebap Artvin’in” dediler, bu şehirde bir Allah’ın kulu çıkıp da demedi ki; “patent başka, coğrafi işaret başka şey!” diye…
Demedi işte…
Analarımızın ziyneti bellediğimiz ehramdan mini etek icat edenler bir güne bir gün çıkıp da, “Ehram demek; Erzurum demektir” diyemedi… Bayburt’un bir zamanlar Erzurum’dan idare edilmiş olduğunu da…
Yalnız dikkatimizi şu çekti:
Göğermiş peynirle ilgili olarak ilk ve tek tepkiyi veren Erzurum Ticaret Borsası Başkanı Hakan Oral oldu… Onun dışında da kimse göğermiş peynirle ilgili olarak ortaya atılan iddialara karşı çıkmadı…
*
O halde ne yapılmalı?
Bu konuda en büyük sorumluluk Erzurum Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne düşüyor…
Gerek şehrin yöresel tatları ve gerekse kültürel objeleriyle ilgili olarak acilen bir farkındalık çalışmasına imza atmalılar…
Mesela Palandöken’i ve kış turizmini sürekli ön planda tutuyoruz, öyle değil mi?
Ama ilginçtir, Cağ Kebabı ile ilgili olarak bir aidiyet bilinci oluşturmaktan geri duruyoruz…
Çok mu zor?
Bir zamanlar dış macunu ve fırça objeleri koyduğumuz kavşaklarda üç-beş cağ kebabından oluşan bir maket ya da heykelcik oluşturmak?
Zor değil elbette ama…
Buradan İl Müdürü Cemal Almaz’a bir çağrımız olacak:
Müdür Bey!
Şehrin turistik ve kültürel değerlerinin sahiplenilmesi noktasında behemehâl bir adım atılması gerekiyor ve en önemlisi de bu adımı sizin atmanız gerekiyor!
Tamam, “sahipsiz memleket” diye tarif edilebiliyoruz bazen ama hoş bu kadar da sahipsiz değiliz, öyle değil mi?