Türk toplumunun geleneğinde saygın bir yeri olan kadın, hayatın her aşamasında aktif rol oynamış hatta devlet yönetiminde hakanla birlikte söz sahibi olmuştur.
Ünlü Arap seyyah İbn Battuta, Anadolu’ya olan gezisinde kadınların sosyal hayat içerisindeki yerini görünce hayretler içinde kalmış bu hayranlığını “Bu ülkede kadınlar erkeklerden kaçmazlar. Yola çıkacağımız zaman kadınlar akraba ve hane halkından biriymişiz gibi bizimle vedalaşırlar, bu ayrılıktan dolayı üzüntülerini gözyaşı dökerek belirtirler.” diyerek özetlemiştir.
Anadolu’da kadın faktörünün en fazla hissedildiği illerin başında Erzurum gelmektedir.
Milli kahramanı kadın olma özelliği ile bilinen Erzurum’da geçmişten günümüze kadınların etkisi hayatın her safhasında görülmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülmeye, ülke topraklarının paylaşılmaya başlandığı sıkıntılı dönemde Erzurumlu hanımların vatanın bölünmez bütünlüğü için gösterdiği tavır Erzurum’daki kadın ruhunu dünyaya duyurması açısından son derece önemlidir.
Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun idam fermanı olan Mondoros Mütârekesi’nin imzalanmasıyla birlikte, ilk olarak Musul elden çıkmış, İtalyanlar Antalya ve Konya’yı. İngilizler, Urfa, Antep, Maraş’ı işgal etmişlerdir.
Osmanlı Devleti’nin paylaşıldığı bu karanlık günlerde işgaller bir birini izlemiş 15 Mayıs 1919 yılında Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleriyle Anadolu’nun bağrı yanmıştır.
Bu durumu içine sindiremeyen gazeteci Hasan Tahsin’in Yunanlılara karşı sıktığı ilk mermi, direniş ruhunu tetiklemiş, sıkılan bu merminin mesajı Erzurum hanımlarında gerçek karşılığını bulmuştur.
İzmir’in işgalinin dönüm yılı olan 15 Mayıs 1920 Cumartesi günü bir araya gelen Erzurumlu hanımlar, Murat Paşa Camii’nde toplanarak mevlit okutmuşlar, daha sonra aralarında ne yapabilecekleri konusunda istişare etmişlerdir.
Bu görüşmelerden sonra Erzurum merkez İnas Mektebi Müdiresi Faika Hakkı Hanım, Erzurumlu Hanımların hislerine tercüman olacak bir konuşma yapmıştır.
Faika Hanım’ın
“Hanım Valide Ve Hemşirelerim!
“Beş seneden beri erkek, kadın, çoluk, çocuğumuzun çektikleri sefalet yani açlık ve çıplaklığa bir nihayet verilmek ve Wilson Prensibi’nin on ikinci maddesiyle İngiliz, Fransız, İtalyanların ilhâksız tazminâtsız sulh tekliflerini, düstüru ittihazıyla, hükümet, sinemize açılan yaralara bir deva olmak için mütâreke akdetti. Mütâreke şerâtinde her hükümet, sulh oluncaya değin olduğu yerde kalacağı sarâhati
mevcut iken maalesef mütâreke perdesi arkasında işgal başladı. Yavrusunu annesinin kucağında parçalayan, kocasını evladını baltalarla öldüren, namusa, ırza taarruz eden vahşi Yunanlılar, Anadolu’nun dide-i imânı olan İzmir’imizi, İngiliz, Fransız kisvesinde Ermeniler, nefsi yurdumuz olan Adana ve havâlisini istila eylediler. Gayr-i meşru bu hallere el-ân adâlet ve medeniyetten dem vuran hükümetler ise yabancı nazarıyla bakıp seyr ve temâşa ettiler. Adeta bu vahşetten bir lezzet aldılar. Feryadımızı işitmiyorlar veyahut işitmek istemiyorlar. Tekliflerini büsbütün unuttular. İşte bu mezâlime karşı bir avuç Kuvâ-yı Milliye’miz bunların bu vahşi taaruzlarına bir kal’a-i ahenin teşkil ederek aslan gibi çarpışıyor eve avn-i hakla muvaffak oluyor. Millet ve vatanımızın hayat ve memât meselesi olan bu işte erkekler kadar kadınlarımız da alâkâdar olmakla hayatımızın son dakikasına kadar vatanımızı kurtarmak için çalışmak mecburiyetindeyiz.” diyerek, tarihe not düştüğü bu konuşmasından sonra İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilciliklerine protesto telgrafı çekilmesine, bu telgraf metninin bir suretinin de Padişah’a, Sadaret makamına ve Dahiliye Nezaretine gönderilmesine karar verilmiştir.
Erzurumlu İslâm kadınları Nâmına; Münire, Fatma,Kadriye, Şeküre, Faika Hakkı imzasıyla kaleme alınan bu protesto metni, Faika Hanım tarafından da Murat Paşa Camii’nde okunmuştur.
Bu işe öncülük eden Faika Hanım 1894 yılında Şumnu’da doğmuştur ve asıl adı Zeliha’dır.
1912 yılında Kız İlk Mektebi Başöğretmeni olarak Erzurum’a anne ve babası ile birlikte gelen Faika Hanım, kırk yıl boyunca dadaşlar diyarında hizmet
etmiştir. Erzurumlu topçu yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’le evlenen Faika Hanım, ulusal kurtuluş günlerinde milli bilincin ve heyecanın halk arasında yüksek tutulması konusunda ciddi hizmetler vermiştir.
Cumhuriyete kanat geren örnek neslin temsilcilerinden olan ve Erzurumluların “Müdire Hanım” dedikleri Zeliha Faika Ünlüer, 1924 Yılında Erzurum’da bulunan Gazi Mustafa Kemâl’le görüşmüş,
1952 yılına kadar çalıştığı İsmet Paşa İlk Mektebi’nden emekli olmuş, Erzurum’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşmiş, burada 1981 yılında vefat etmiştir.
Kaynakça :
– A.Demet Köse, Kahraman Kadınlar Serisi, T.C Erzurum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Zafer Medya, Erzurum, 2017
-Cemil Kutlu, Çayeli’nden Erzurum’a, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Zafer Medya, Erzurum, 2016