Bu yıl sonuna doğru hizmete gireceği açıklanan Erzurum’da ki Hilton Otel’in akıbetini merak edenlerin fazla uzağa gitmesine gerek yok. MNG’nin Yönetim Hizmetleri AŞ Genel Müdürü Dr.Aydoğan Süer, Hilton Otel’in inşaatını yakından takip eden biri. MNG ile Hilton’un ne alakası var diye bir soru sorduğunuzu duyar gibiyim. Üzülerek söylüyorum, gereksiz bir soru bu. Zira Hilton Otel’in açılması MNG Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin kazanması demek olacak.
MNG AVM karşısında, Olimpiyat Park yanında ve Atatürk Üniversitesi ile Erzurum Teknik Üniversitesi’nin arasında yer alan otel inşaatı ile yakından ilgilenen Dr.Aydoğan Süer, otelin belirtilen tarihte bitirilmesi için müteahhit firma ile her an dirsek temasında. İş, Kayak ve Spor temalı Hilton Otelinin Erzurum ekonomisine çok önemli katkılarının olacağını söyleyen Dr. Süer, ‘’ Yatak kapasitesi 500, oda sayısı 174 ve toplam kat sayısı 9 kattan oluşacak oteli en çok biz istiyoruz. Otele konaklamaya gelenler illa ki MNG Alışveriş ve Yaşam Merkezi’ne uğrayacak. Elbette ki otel takibimizde. Yapan müteahhit firma ile sürekli irtibat halindeyiz’’ derken pandeminin olumsuz koşullarına ve kış olmasına rağmen gerekli çalıişmaların devam ettiği bilgisini de verdi.
Bundan iyisi can sağlığı!
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılarından Ahmet Kılıç bahsetmese umurumda olmayacaktı. Kılıç, şu anda 600’e yakın başıboş köpeğin hayvan barınaklarında muhafaza edildiğini belirtirken, ‘’Şu anda o köpeklerin şehire salındığını düşünsene. Çok önemli bir hizmet yapıyoruz ama bu da bir çok hizmetimiz gibi görünmüyor’’ dedi de anladım ne denli bir tehlikeyi bertaraf etmiş olduğumuzu. Arkadaşım Muaz Bin Cebel Başkaya ile hafta içinde gittiğimde gördüm ki, gerçekten şehirde ne kadar irili, ufaklı köpek varsa birarada. Hergün özellikle televizyon ve gazetelerde sıklıkla rastladığımız tehlikeli başıboş köpeklerden nasıl Erzurum’un arındığını gözlerimle gördüm de rahatladım.
Belli ki sistem iyi çalışıyor ve başıboş köpekler anında toplatılıyor, Çat Yolu’ndaki Belediye’nin hayvan barınağında tutuluyor. Beslenmesi için de yılda önemli bir bütçe harcanan bu başıboş köpeklerin burada tutulması en azından şehir halkının sağlığını da koruyor. Toplu halde tutulan bu köpekler sadece şehir merkezindekiler değil, çevre ilçe ve köylerin de bütün başıboş köpekleri muhafaza ediliyor. Ne yalan söyleyeyim, o kadar başıboş köpeği sadece korunaklı bir yerden gördüm de ürktüm. Ya Kılıç’ın dediği gibi bunların şehir merkezine salındığını düşünün. Korkunç bir şey olurdu. O yüzden yatıp kalkıp iyi ki Büyükşehir’in böyle bir birimi de var ki son yıllarda en azından şehrimizde başıboş köpeklerden kaynaklı vahşet haberlerini duymuyor, o dertten uzağız..
Ustanın çırak melekleri..
Eğer tadını bilirseniz, ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir der Necip Fazıl Kısakürek. El hak, doğru! Bilginin ve de hayatın paylaştıkça güzel olduğunu gösteriyor bugün Mehmet Çalmaşır. Emekli olduktan sonra bir çokları gibi köşesine çekilmeyen, kendini tamamen Türk Halk Müziğine veren Çalmaşır usta, bildiklerini mezara götürme niyetinde değil. Allah uzun ömür versin, bu müziğe gönül verenlere, ilerisinde onun gibi sanatçı olmak isteyen türküseverlere adadı kendini. Büyükşehir Belediyesi’nde tamamen kısıtlı imkanlarla kurduğu Türk Halk Müziği korosu ile guruplara yeni isimleri ekleme peşinde olan Çalmaşır usta, ne kadar çok kişiye bildiklerini aktarırsa o kadar mutlu oluyor.
Tamamen kendisini Türk Halk Müziğine veren ve hepsi de bayan olan genç sanatçı adayına İbrahim Erkal Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki odasında ders verirken rastladığım Çalmaşır ustayı, inanılmaz mutlu buldum. ‘’O kadar güzel ses ve o kadar bu işe gönül veren var ki, onlara el atmazsam, yardımcı olmazsam, bildiklerimi aktarmazsam vebala girerim’’ diyecek kadar da istekli-kararlı!. Baktım, o kızlar da en az ustaları kadar mesut ve de mutlu. Öyle ya. Mehmet Çalmaşır gibi bir dev sanatçının yanındalar ve onun döktüklerini topluyorlar. Nurevşan Arıkapan, Nagihan Karagülle, İrem Ebrar Akbaba, Nursene Topaloğlu, Asude Şeker Güven ve Cansu Kaya, Çalmaşır gibi bir ustanın anlattıklarını dinleme ve bunu sanat yaşamlarında değerlendirme şansına sahip ender kişilerden sadece bir kaçı..
Allah sayılarınızı artırsın!
Murat Küçükuğurlu, Ömer Özden, Ali Kurt, Orhan Yıldırım ve Ziya Kibar. Herbiri yakından tanıdığım gönül adamı ve kalem erbaplarıdır. Bugünlerde bu isimler, yazdıkları ve yayına soktukları kitapları ile gündemdeler. Herbirinin de eline, yüreğine, Kalemine sağlık. Pandeminin kasveti ile gerildiğimiz bugünlerde etrafımızda böyle yazı dünyasına renk katan gönül adamlarının olması ne güzel. Sayelerinde Erzurum kitaplığı arşivine yeni eserler ilave ettiler. Öyle böyle değil. İnsanların vermediği huzuru veren kitaplar bunlar. Tuttukları altın, okurları bol olsun.
Zaten kitapları ile alanında bana göre on numara olan Murat Küçükuğurlu hocamız Erzurum’un Hamamları ve Hanları kitapları ile yine farkındalık oluştururken, Ali Kurt ağabeyim de rahmetli babası Ahmet Kurt’un biyografisine yer verdiği ‘’Babam Ahmet Kurt’’ adlı kitabı ile on numara bir kültür hizmetine imza attı. Bir İnanç ve Kültür Terkipçisi Yahya Kemal kitabıyla Ömer Özden hoca da güzel bir esere daha imza atan yazı adamı oldu. Gazeteci arkadaşımız Orhan Yıldırım Rüzgarın Kızı kitabıyla yazım dünyasına giriş yaparken, tiyatro yazarı Ziya Kibar arkadaşım da şu an okumak üzere elimde tuttuğum Karataş Söylencesi ile okurlarına merhaba diyor. İnanıyorum ki bu 4 dostun kitaplarının devamı gelecek ve okurlarını fazla bekletmeyecekler..
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Kimi gittiği yeri mutlu eder, kimi terkettiği yeri (Oscar Wilde)
DUVARIN DİLİ : Bugünlerde Sherlock Holmes gibiyim. Kimseye güvenim yok!
