Yıllardan beri hayalini kurduğu arı ürünlerinin üretimini gerçekleştirmek için tesis yeri arıyordu Taner Bayır. Bir süre önce MÜSİAD Şube Başkanlığını da yapan, müteşebbis, üretim ve istihdam diyen pozitif işadamlarımızdan biridir. Tam da Erzurum’dan umudunu kestiği bir anda 2.Organize Sanayi Bölgesi’nde ‘yerimiz var, gel’’ müjdesin almış, koşa koşa gitmiş, tesisini kurmuştu. Erbal adlı şirketinin artık üretim için 1200 metre karelik bir yerleri vardı ve önünde bir engeli yoktu, bundan iyisi Şam’da kayısıydı! Hiçbir yerden kredi talep etmemiş, almamış, kendi öz sermayesi ile bu yatırıma imza atmıştı. En modern cihazları getirip monte etmiş, tesisin birimlerini de üretime uygun bir şekilde dizayn etmişti. 10 milyona yakın bir masrafla işe koyulmuştu. Artık iç ve dış piyasadan sipariş alabilirdi. Aldı da. Hem de Amerika’dan. İlk etapta 18 tonluk bir bal siparişi almış, ürünleri karşılamak için kolları sıvamıştı. Ama olmadı. Hayaller Hawai, gerçekler Sanayi olmuştu! 2.Organize’de Tekstilkenti’i de yerle bir eden tahkimat duvarının yıkılması onun da tesisine büyük zarar vermişti. 7 milyonluk bir kamu zararı vardı. Hasar büyüktü ve yıkım kararı da çıkınca artık bu tesisin ona yar olmayacağı anlaşıldı…
Duvarları çatlamış, binbir güçlükle temin ettiği cihaz ve malzemelerinin büyük bölümü hasara uğrayan Erbal’da artık taşınma kaçınılmazdı. Çocuğu gibi baktığı tesisi bir an önce terketmesi gerekiyordu, çünkü artık burada kalınması hayati tehlike demekti. Öyle de yaptı Taner Bayır. Apar topar yer aradı ve imdadına bu defa 1.Organize Sanayi’nin Bölge Müdürü Murat Urkuç yetişti. Urkuç, zor durumdaki bu işadamına kılı kırk yararak 1.Organize’de 1600 metre karelik bir yer buldu ve tahsisini de hemen yaptı. 2.Organize’nin Müdürü Fırat Karakaya ile geçen yazın ziyaretine gittiğimde çok heyecanlıydı. Bir an önce üretime geçmek için kıpır kıpırdı. Ancak, bir sonraki görüşümde o Taner Bayır’dan eser yoktu. Bu son görüşümde çökmüş gibiydi adeta. ‘’Başımıza gelen bu beklenmedik skandal olay yüzünden en çok da Amerika’dan gelen siparişlerin iptal edilmesine üzüldüm. Bu anlaşma bizim için çok önemliydi, maalesef kaçan balık büyük oldu.’’ diyordu Bayır ve uğradığı kamu zararının karşılanması için hukuki savaş başlattı.
Bu mesele hepinize yazar!
Üç Kümbetler’de inşaatı devam eden Erzurum Arkeoloji Müzesi bitmek üzere ama hizmete girdiği günü düşünmek bile istemiyorum. Sebebi de etrafı! Kamulaştırma kararı olmasına rağmen kamulaştırılmamış binalar, Doğu’nun bu en güzel müzesini gölgede bırakacak gibi. Aslında gibisi de fazla. Öyle. Her ne hikmetse bu müze yapılırken yanındaki binaların yıkımı gerçekleşmemiş. Bu iş artık kime yazar bilmiyorum ama bildiğim, o gün Arkeoloji Müzesi’nin açılışına gelecek olan zevat, gördükleri manzara karşısında şaşıracaklar.
Bugüne kadar çoktan da yapımı gerçekleşmesi gereken müze binasının yanındaki ucube, görsel bir çirkinliği su yüzüne çıkartacak. Konu ile ilgili küçük bir araştırma yaptım, bu meselede Yakutiye Belediyesi eski Başkanı Ali Korkut’u sorumlu buluyorlar. Onca kamulaştırmada güzel işler yapan Korkut’u, söz verdiği halde burasını temizlememekle suçluyorlar. Gerçi her ne kadar Korkut başkanlığı döneminde o sözü vermiş olsa bile böyle bir yatırıma etraf temizlenmemişken girişmek de bir sorumsuzluk örneği olsa gerek. Bu konuda söyleyeceklerim budur, nokta. Bu benim son kararımdır.
Bu aralar gezilesi değil tabyalar!
Nene Hatun’un da mezarının yeraldığı Aziziye Tabyalarını gezmek isteyenler artık araç başına 9 lira bayılmak zorunda. Bu rakamı ilk duyduğumda bana çok astronomik bir rakam gibi geldi, inanamadım. Avukat Faruk Terzioğlu ağabeyle bunun gerçek olup olmadığını öğrenmek için gittiğimizde nizamiyedeki görevli de rakamı onaylayınca inanmak boynumuzun borcu oldu. Peki, bu rakam normal mi, yoksa abartılı mı? Bunu İl Kültür Müdürü Cemal Almaz’a söyledim. Kendisi de rakamı duyunca ‘yüksek’ dedi. Nenehatun’un da mezarının bulunduğu alanın milli park ilan edildiğini hatırlatan Almaz’ın, buranın kendilerine ait değil de Orman Bakanlığı’nın uhdesinde olduğunu da belirtmesi üzerine bir şaşkınlık da burada geçirdiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Görünen o ki Aziziye tabyalarına çok sayıda gitmeyen Erzurumlunun olduğunu biliyorum. Bu fiyattan sonra gitmeye niyetli olanların da gideceklerine çok emin değilim.
Okurun bol olsun Sefa!
Saymıyorum bile. Bayağı yıl oldu. Muhabir olarak Gümüşhane’den Erzurum’a geldiği o ilk gününü hatırlıyorum Sefa’nın. Türkiye Gazetesi Erzurum Bürosunda uzun süre beraber çalıştık. Çoğu habere beraber gittik. Onca yıl birlikte çalıştık, bir kez olsun birbirimize kırılmadık. Sefa Salantur denince hep aklıma sakinlik, naiflik, güleryüz ve fedakarlık gelir. Bir de iş! Sefa tanıdığım işkolik adamlardan biriydi. Boş durmayı sevmez, tembellikten uzak kaldı hep. Bir ara ben Erzurumpor’a bakarken, o da TEK 12 Martspor’a bakardı. O TEK 12 Martspor da profesyonel ligdeydi. Bir gün ani karar almış, Ankara’ya gitmişti. Artık Anadolu Ajansı’nda çalışıyordu. Uzun süre de meclisin taa ortasında, TBMM’de görev yaptı. Bir çok meclis başkanıyla beraber çalıştı. Ve onlardan biri Köksal Toptan’dı. Benim de siyasetini ve dilini beğendiğim adamlardan biridir Köksal Toptan. Özellikle eski DYP’li olması, rahmetli Demirel’e yakınlığı zaten onu çok sevmem için yeter de artar bile. Safa, tam da emekliliğe hazırlanırken, birlikte çalışma mutluluğunu yaşamış olan işte o Köksal Toptan’ın bir nevi biyografisini andıran bir kitapla final yaptı. Sakin Güç Köksal Toptan kitabı hem de Doğan Yayınları’ndan çıktı. Yayınevi de bu işlerde önemli. Bana göre Doğan’dan çıkması çok daha kıymetli. Bana da imzalı bir kitabını verdi Sefa. Kaç gündür fırsat buldukça okuyorum. Nefis gidiyor. Eskiden de çok güzel bir yazı dili vardı zaten Sefa’nın, bu kitapla kendini de aştığını farkediyorum. Geçenlerde Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi de yazmıştı köşesinde. Gururlanıyorum elbette ki. Böyle bir arkadaşımın böylesine önemli bir ismi kitap yazmasını elbette çok kıymetli buluyorum. Sefa gibi çalışkan bir arkadaşıma da böyle bir final yakışırdı zaten. Sağolsun, okuru bol olsun..
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: İkimiz de birbirimizde olmayan şeyleri aradık. Sen bende kusur, ben sende huzur!
DUVARIN DİLİ : Bazı sözler incidir. Bazıları da incitir!