Ermeni mezalimi denince tüyleri diken diken olan nur yüzlü ninelerimiz ve aksakallı dedelerimizden o dönemle ilgili birçok ibretli hatıra dinledim çocukluk çağımda.
Devlet yedi düvelle harp halindeyken seferberlik ilan edilmiş, genç erkekler vatan savunması için cepheye koşmuş. Şehirlerde, köylerde yaşlılar, kadınlar, genç kızlar, çocuklar kalmış.
Dış güçlerin de dolduruşuyla devlete isyan eden Hınçak, Taşnak yavşakları işte bu savunmasız, çaresiz insanlara musallat olmuşlar. Cilt cilt romanların, filmlerin, dizilerin ifadeden aciz kalacağı, bizim o günleri yaşayan ihtiyarların yüzüne yansıyan derin kederden hissettiğimiz mezalim başlamış.
Dinlediklerimizin yanı sıra daha sonra kitaplardan da okuduğumuz Ermeni çetelerince icra edilen ‘mega soykırım’ eylemleri tüm insanlığın yüzünü kızartacak adiliktedir, Biden’in pişkin çehresini kızartmasa da.
Camilere doldurulup yakılan ihtiyarlar, tecavüz edilen genç kızlar, süngü ile karnı yarılıp bebeği ile hunharca şehit edilen hamileler… Tecavüzden kurtulmak için yüzlerini soba isi ve çamurla sıvayan iffetli gelinlik çağdaki yavrularımız.
O günlerin zorluklarına yiğitce göğüs germiş bir cennetmekân ninemizden işittiğim şu ibretli olayı hiç unutmadım:
“Ay oğul; bizim kapımızda 20-30 tavuğu beslediğimiz bir kümes vardı. Gündüz vakti tavukları bahçeye yayardık. Bu tavuklar Ermeni çeteciler bizim sokağa girdiklerinde öyle bir feryat figan koparırlardı ki hepimiz irkilirdik. Tavuklar bile bu zalimleri tanır, kendi lisanlarınca velvele ile beddua ederlerdi. Bir Ermeni dığası kendilerine diklenen, bağırıp çığıran tavuklardan huylanmış ve beş on tanesinin kafasını koparmıştı.”
Yıllardan beri her 24 Nisanda birçok köşe Ermenistan bülteni, birçok mikrofon diaspora borazanı, birçok ekran Erivan kanalı gibi misyon yüklendi.
Dün bu topraklarda binlerce kişi “Bugün hepimiz Ermeni’yiz” diye haykırdı, bugün onlara beyaz saray denen karanlıklar sarayından bir soykırım patronu eklendi.
Anlayacağınız;
Hakikatleri tersyüz etmekte mahir amerikalı politikacıların en tehlikelilerinden biri olan Biden’in ağzından çıkan SOYKIRIM iftirasını yıllarca içimizdeki taşnaklardan dinleyerek geldik bugünlere.
Haini bol ülkemizin medya köşelerini tutmuş devşirme hainleri ile düşmanlar bir olup bu neticeyi elde ettiler maalesef.
Cumhurbaşkanımız, Hükümetimiz ve Dışişlerimiz son yıllarda bu konuda çok çaba gösterdi. Ama ‘gerçek özürlü’ kulaklara hakikati gün de beş vakit belgelerle haykırsan ne fayda? Görmeyen gözlere güneş, işitmeyen kulaklara hoparlör neylesin.
Ermenilerin harp halindeki devletini kalleşçe arkadan vurarak Türklere uyguladıkları soykırımı bilmeyen mi var? 15 milyon kızılderiliyi planlı bir soykırımla yok eden; yıllardır dünyanın dört bir yanında milyonlarca mazlumu katleden Amerika, insanlık tarihinin en zalim soykırımcısıdır. O yüzden diyorum ki bunlar soykırım kardeşidirler, bu cihetle kan kardeşi de sayılırlar.
Yıllardır kalleşçe döktüğü kanlarla katliam şampiyonluğunda Abd’li abileriyle yarışan PKK partisi de bunlarla özbeöz soykırım kardeşi olduğunu dünkü paylaşımıyla bir kere daha gösterdi. Terör ve katliam geçmişiyle yüzleşmeyi hatırına getirmeyen PKK’nın, kanlı elleri barut kokan TBMM fedaileri utanmadan bu asil milleti soykırımla yüzleşmeye çağırıyor. Hadi oradan soysuzlar gürühu diyorum, başka da birşey demiyorum.
Memleket aşkıyla soykırım iftirası karşısında seferber olan siyasetçiler, aydınlar, sivil toplum örgütlerini Allah var etsin.
Kirli ödüller ve süfli çıkarlar için Ermeni diasporası gibi çalışan yazarlar, tarihçiler, politikacılar da gördü bu memleket. Ki onlar düşmanlara karşı ‘Nenemin tavukları kadar” cesur ve şuurlu olamadılar. Islahları mümkün gözükmüyen bu zavallıları da Mevla’nın şaşmaz, yüce adaletine havale ediyorum.
Bu vesileyle, ERZURUM’A ERMENİ MEZALİMİ MÜZESİ önerimizi bir kere daha tekrarlamış olayım.