Onu Mumla Arayacağız!
Anadolu Üniversitesi rektörlüğünden hepimizi şok eden istifa kararı ile ayrılan Prof. Dr. Şafak Çomaklı ile en son Aralık ayında Eskişehir’e gitmiş, görüşmüştüm. Doğrusu öncesinde o kadar önem atfetmiyordum Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne atamasını. Sormayın, niyeyse ilk başta öyle işte, fazla önemsemiyordum. Ama gidip gördüğümde anladım ne denli önemli bir atama olduğunu. Bir Üniversite’nin değil, nüfusu bir ülkeye denk gelen bir büyük coğrafyanın rektörü olduğunu anlamıştım. Hatta PUSULA Gazetesi’ne tam sayfa yaptığım röportaj girişinde de bahsetmiştim.
Hani çocuksu ifadeyle narı tarif var. Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane diye. Dışarıdan bakınca bir görüyordun ama 1 milyonu aşan bir öğrenci potansiyeli ve bir dünya kadar kampüsünü görünce anladım ki bu bir nar ve bir değil, bin tane. Kısa süre içerisinde bir çok ilke imza atmış, parmakla gösterilen bir rektör olmuştu. Öğrencisine dokunan bir rektördü. İlk ataması anında yapılan tepkilere rağmen herkesle, muhalifleriyle bile iyi ilişkiler kurmuştu. İlk baştaki tepkiler, ciddi ve tutarlı çalışmaları ile dindirmeyi başarmıştı. Gözönündeydi ve adımlarını da her daim dikkatli ve özenli atıyordu. Özellikle Erzurumlu oluşu ile onunla gurur duyuyorduk..
***
Sağlık gerekçeleri vardı. Önceleri ciddi bir operasyon geçirdiğini biliyorduk. İstifa gerekçesinde sağlık nedenlerini göstermesi, nedense kamuoyunda inandırıcı olmadı. Öyle veya böyle. Bir şekilde istifa etti, Anadolu Üniversitesi’nde Şafak Çomaklı dönemi bitti. Seversiniz, sevmezsiniz. Şafak Çomaklı’nın Anadolu Üniversitesi’nin başında olması Erzurum için kazanımdı. Şimdi Erzurumlular o kazanımdan oldular. İstifa etti, gitti diye birilerinin seviniyor olması doğal. Ama Erzurumluların seviniyor olmasını kabul edemem. İnanıyorum ki Erzurumlular Anadolu Üniversitesi’nin rektörünü şimdi mumla ararlar. Kimse kına yakmasın. Her kim rektör olursa olsun randevu ile bile görüşemezler. Çomaklı’nın istifasının ardından yapılan yorumlara baktım. Galiba en can alıcı yorumu da Faruk Terzioğlu yapmış. Adeta kapak mahiyetinde bir yorum olmuş. Şöyle diyordu: Türkiye’de vakıf üniversiteleri ile beraber 205 tane üniversite var. Şafak Hocanın diğer rektörlerden ne eksiği var. Kendi insanımız olduğu için gözümüze battı. Onun için eleştirilere katılmıyorum.
Yayınımıza hoş geldin anne..
Ağlar ise bir ek anam ağlar, gerisi yalan ağlar demiş şair. Anne sevgisi tarif edilemez. Bir anne herkesin yerini alabilen, ama onun yerini kimsenin alamayacağı kişidir. Anneler Günü sebebiyle çok mesaj paylaşıldı Pazar günü. Herbiri o kadar kıymetli, o kadar anlamlıydı. Kuşkusuz herbirimiz için kıymetlidir annelerimiz. Zaten hadisi şerif de vardır ya. Cennet annelerin ayakları altındadır diye. Yapılan paylaşımlar elbette benim de 17 yıl önce kaybettiğim annemi hatırlattı. Ne zaman çıktı ki zaten aklımdan. Sözüm annesi yaşarkenlere.. Yaşarken kıymetini çok ama çok bilin derim. Kaybettikten sonra çok acı çekiyorsunuz, çok. Çok arıyorsunuz, çok. TRT Erzurum Radyosu’nun değerli spikeri Yıldıray Yıldız’ı bayram öncesi bir proğramda annesini konuk alırken çok duygulanmıştım. Annesi Zahide Yıldız’ı karşısına konuk alan Yıldıray Yıldız’ın onunla karşılıklı mikrofon başındaki sohbetine bayılmıştım. Anne-oğul samimiyetinin en güzel göstergesiydi. Karşısına konuk aldığı kişinin annesi olması ne güzel bir şey değil mi? Melektir onlar. Vefat edenlere rahmet, yaşayanlara da sağlıklı yıllar dilerim..
Çok ufaldık, çok!
1 Mayıs 1964 tarihi özellikle TRT için çok önemli bir tarihtir. Çünkü bu tarihte TRT kurulmuştur. Kamu yayıncılığı göreviyle kurulan o TRT Erzurum’da da bir orduya sahipti. Paket televizyon yayınının da yapıldığı, Türk Halk Müziği’nden tutun, Türk Sanat Müziği, Gençlik ve Çocuk koroları kurulmuş, bir çok ünlü ses –saz sanatçısı ve spikere ev sahipliği yapmış bir kurumdur. Çok sanatçı yetiştirmiş olan TRT Erzurum Radyosu, bir çoklarının da dediği gibi bir okuldu. Özellikle 80’li yıllarda sahadaki biz basın mensupları ile ikili ilişkilerin kuvvetlendiği bir süreç vardı ki, unutmak mümkün değildi. Dursun Şen ağabeyin geçtiğimiz gün özelden gönderdiği bu fotoğraf işte beni o güzel yıllara götürdü. Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül töreni için Sivas’a giderken bir TRT ordusu da bizimle beraberdi. Aralarında Nurullah Akçayır, Gülhan Aksoy ve Kubilay Dökmetaş gibi isimlerin de olduğu bu TRT ordusu bize o ödül törenimizde unutulmaz dakikalar yaşatmıştı. Sadece bugün bu fotoğrafa baktığımda bile sayımızın ne kadar azaldığını anlayabiliyorum.. Vefat edenlere rahmet, şehri mübarekeden ayrılıp yaşamlarını başka illerde sürdürenlere selamet, kalanlara de iyi günler diliyorum. Yazımı bir özlü sözle bitirmek istiyorum. Bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin. Galiba bu aralar ben de öyle yapıyorum!
Ligin bu haliyle tescili neyin nesi kimin fesi?
Koronavirüs sebebiyle liglere ara verilmişti. Görünen o ki, ne zaman başlayacağına dair henüz kesinleşmiş bir tarih halen daha yok. Gerek liglerin iptali ve gerekse kaldığı yerden tescili de gündemde. İptali ne kadar saçma olursa bana göre aynı şekilde tescili de o kadar saçma olur. Elbette Erzurum temsilcisi mevcut haliyle ligler tescil edilirse süper lige çıkıyor. Ama bu ne kadar doğru ve adil olur, kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bugün belki de çoğu taraftar, başta bizim Erzurum’da ki bazı spor yazan arkadaşlarımız olmak üzere liglerin tescilinden yana. Fransa ve Belçika liglerini de örnek vererek bu uygulamanın doğru olacağını belirtiyor, bu konuda ahkam kesiyor, kalem oynatıyorlar. Bana göre böyle bir karar haksızlık olur. Diyelim ki Erzurum dördüncü sırada, böyle bir tescili kim niye kabul etsin ki. O açıdan ligin kaldığı yerden tescilini isteyen arkadaşlar az sakin olsun. Sırf taraftarlara, yöneticilere yaranmak için varolan düşüncelerdir o düşünceler, nokta. Bu benim son kararımdır.
Yanarım da yevmiye ile ev geçindirenlere yanarım!
Koronavirüs belası yüzünden sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde herşeyin eskisi gibi olmayacağı aşikar. Bu illetten en çok etkilenen kesim kuşkusuz küçük esnaf. Bu illetten kurtulduğumuz zaman acı gerçekle yüzleşecek olan bir küçük esnaf kesimi mevcut. Elbette ki hükümet bu konuda adımlar attı, özellikle sigortalı işçilere belirli dönemde ödeme yaparak pansuman tedbirler aldı. Ama bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bugün Erzurum’da yevmiye ile ev geçindiren, ama sosyal güvencesi olmayan, bu yardımdan yayarlanamayan insanlar var. Bunu bir çoğumuz da biliyoruz. Ben en çok onlara yanıyorum. Bir şekilde yevmiye ücret ile ailesinin geçimini temin eden sigortasız işçilere bir kolaylık sağlanmalı diye düşünüyorum. Bu konuda belediyelere de büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Kesinlikle bu zor değil. Onları bir şekilde tespit edip gerekeni yapmalılar.
Çevre Müdürlüğü CİMER’lik oldu..
COVİT-19 salgını olarak da bilinen koronavirüs illeti yüzünden bir çok kurumda sıkıntılar yaşanıyor. Özellikle personel azlığı yüzünden bu sıkıntıların giderek had safhaya ulaştığı gözleniyor. Bu konuda da zaman zaman bizlere de şikayetler geliyor. Mesela Erzurum Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, mesai saati içerisinde evrak kayıt memuru bulundurmadığından CİMER’e şikayet edilmiş. Evrak kayıt için gelen bir vatandaş, işini yapamayınca solüğu CİMER’de almış. CİMER’e evrak kayıt için kurumda memur olmadığını şikayet eden vatandaşa bir süre sonra cevap geldi ama cevap da biraz normalin dışında olmuş. İl Müdür Vekili Ferhat Ulutaş’ın e imza ile yaptığı açıklamada evrak kayıt memurunun olmadığı ifade edilmiş ama özellikle evrak dağıtım için görevli personelin bulunduğu, bu personelin de o zaman o vatandaşın işine bakamadığını söylüyor. Ne bileyim, cevabı yazı bende, tuhafıma gittiğini söylemeliyim..
—
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Zihin fukara olunca, akıl ukalâ olurmuş! (Namık Kemal)
DUVARIN DİLİ: Yazdıklarımı boşver. Yazıp yazıp sildiklerimi bi görsen..