Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Paris’i bir de Doğu’nun Paris’lisinden dinleyin!608 defa okundu

, kategorisinde, 16 Haz 2020 - 13:17 tarihinde yayınlandı
Paris’i bir de Doğu’nun Paris’lisinden dinleyin!

Feridun Andaç, Erzurum’lu değerli bir kültür adamlarımızdandır. Bugün Türk edebiyatının yaşayan değerlerinden biri olarak kabul gören bu usta yazar, deneme ve öyküleri ile haklı bir yerde olmakla beraber, aldığı sayısız ödüller ile de adından sıkça sözettirmektedir. Hemşehrilerinin daha çok farklı okumalara açık bir kent kitabı olan ‘Bir Kentin Solgun Yüzü Erzurum’ eseri ile yakından tanıdığı Andaç, benim de tanışmaktan mutluluk ve de gurur duyduğum kalem erbaplarındandır. Türkan Şoray kitabını da okumuş biri olarak hemşehrimiz, ağabeyim Feridun Andaç, yazar Vedat Günyol’un anısına düzenlenen yarışmada ‘’Üstümüzdeki gül yaprağı’’ başlıklı deneme yazısı ile birinci olmuş, bir kez daha bizi gururlandırmıştı.

Daha önceki bir yazımda bu köşede ona yer vermiştim. Şimdi o Andaç, Paris’i yazıyor. Paris’i yazan çoktur ama sanırım ilk defa Doğu’nun Paris’i olarak anılan Erzurum’dan çıkan bir yazar Paris’i kaleme almış oluyor. Bu defa Paris Bir Yalnızlıktır kitabı ile okuyucularının karşısına çıkan Andaç, izlenim, gözlem ve yansımalardan oluşan bu sükseli eserinde şehirlerin kendilerini ele verişlerindeki farklılığa değiniyor. ‘Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan bu kitabında Paris’i önce şairlerin şiirlerinden tanıtıyor. Sayısız ödülün de sahibi olan Feridun Andaç üstadı bu kez daha bu kıymetli çalışmasından ötürü tebrik ediyor, ona ‘’takipteyiz’’ diyor, selamlar yolluyorum.



En yüksek binanın altında depreme yakalanmak..

Ne demiş Can Yücel. Ömür dediğin üç gündür. Dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür! Merkez üssü Bingöl Karlıova olan 5.7 şiddetindeki deprem Erzurum’da da fazlasıyla hissedildi. Aslında deprem kuşağında olan Erzurum’da yakın bir tarihte böyle sarsıntı yaşamamıştık, yıllar sonra ilk defa yaşıyorduk. Bir korucunun dışında can kaybının olmadığı depremde Can ustanın bu özdeyişi aklıma geldi. Ölüm bir an işte, Allah korudu. İşin ilginci de bu yer sarsıntısını Erzurum’un en yüksek binasında olduğum bir anda yaşamamdı. Oğlum Berat ile birlikte Rabia Hatun Mahallesi’nde bulunan 18 katlı Buhara konutlarının tam altında yeralan hayırlı olsuna gittiğimiz çayevinde yakalandık. Zemin katta olsan dahi nihayetinde en yüksek binanın altı..  Kapıya fırladık elbette. Doğal bir refleks. Kaçmak istesen de kaçamazsın ya.. Hele hele en yüksek binada depreme yakalanma korkusu, bambaşka bir korku. Kendimden biliyorum. Bir kere daha deprem ve ölüm gerçeği ile yüzyüze geldik. Ne diyeyim. Allah tedbirler nasip etsin, beterinden saklasın..



Tek amaçları keçi sütünü Erzurumlularla tanıştırmak!

Dereyi geçtiler, çayda boğuldular!

 Keçi sütü anne sütüne en yakın verilere sahip süt çeşidi olarak bilinir. Kıymeti azlığından dolayı daha da farkediliyor. Bölgemizde ilaç için dahi sınırlı miktarda bulunan keçi sütü üretimi için adımlar var ama bu defa da bir çok alanda olduğu gibi bu konuda da bürokratik engeller var.. Bir süreden beri Kandilli’de mütevazi bir çiftlikte İsviçre keçisi olarak bilinen Saamen keçisinin üretimini yapan Serhat Kılıç ile Hamzabey Papağan ortaklığındaki Beylerhanı Hayvancılık Şirketi, mülkiyeti kendilerine ait Mülk köyünde projesi de hazır kapsamlı bir tesis için başvurdu ama Tarım İl Müdürlüğü’nün Toprak Koruma Kurulu’na takıldı. Aralarında Büyükşehir Belediyesi de dahil tam 16 yerden vize çıktı ama bir yere gelindi işte orada tıkandı! Tabiri caizse dereyi geçerken çayda boğuldu şirket! Üretim yeri anlamında on numara yer olduğu için böyle bir talepte bulunan şirket yöneticileri, burada faaliyete geçmesi halinde keçi sütü üretiminin fazlalaşacağını, günlük 2,5 veya 3 ton süt üretimini hedeflediklerini söylüyorlar.. Kaldı ki modern usullerde gerçekleşecek olan tesis 21 bin metre kare alan üzerinde kurulacak, kapalı alanı 3 bin 500 metra kare.

Mülk köyündeki tesislerin proje ve görsellerini gören biri olarak Toprak Koruma Kurulu’nun itirazını kabul etmem mümkün değil, çünkü nihayetinde burada tarım değil ama onun bir kolu olan hayvancılık gerçekleşecek. Nihayetinde ortada bir ard niyet yok. Olsa emin olun sezer, ben de böyle bir iş için kalem oynatmam. Tamamen iyi niyetler ile yola çıkan bu firmaya kolaylık sağlanmalı. Zira Erzurumlular çok istediği için artık keçi sütü ile tanışacaklar ve bu sütün ürünlerinden yararlanabilecekler. Kaldı ki firma yöneticilerinin ellerinde bulunan Saamen keçilerinin bol ürün vermesi için dağlık değil, Mülk köyündeki düz ovada yaşamları daha doğru olacaktır. Dağlık arazi diye bu nazlı keçilerde ölümlerin sıklıkla yaşandığını belirten yetkililer, bu hayvanların stresten uzak tutulmaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Evet, durum bundan bundan ibaret. Artık kurulun bu konuda önyargılardan uzak hareket etmesi ve inşaat mühendisi olan bu girişimcilerin önünün açılmasını sağlamak gerekir. Bu benim son kararımdır.



Bu bizim hem ayıbımız

hem de kayıbımızdır!

 Geçen hafta içinde Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün turist rehberi Canan Şimşek ile Tebrizkapı Sanat Çarşısı’nda buluştuk. Kendisiyle Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlamayı düşündüğü tarihi yer ve turistik ürünlerin karikatürize edildiği şehir turizm rehberi üzerine görüşmek üzere randevulaşmıştık. Görüşmeye gelirken Canan Şimşek’in üzerinde o önceleri sıklıkla gördüğüm ehram yelek yoktu! Oysa ona çok da yakışıyordu ve adeta o ehram yelek onunla özdeşleşmişti. ‘’Niye artık o yeleği giymiyorsun?’’ diye sorduğumda aldığım cevap beni, şok etti. Sanki de bir Erzurum gerçeğini daha gözler önüne seriyordu. ‘’Artık giyinmiyorum, çünkü üzerimde gören turistler aynından istiyor, seri üretimi yok diye hayır cevabını vermekten sıkıldım. Yok demekten hem utanıyor hem de üzülüyorum artık’’ dedi. İnanılacak gibi değil. Buram buram sitem kokan bu dediği çok önemli. Erzurum’un tanıtımında da önemli bir rol oynayan ehramın o kadar reklamının yapılmasına rağmen üretiminin yapılmıyor olması basbayağı hem ayıp hem kayıp bir şey.

‘’Haklısın’’ derken pilim bitmişti o an, üzüldüm, kahroldum. O anki bütün enerjim kayboldu. Böyle bir şey ile karşılaşacağımı ummazdım. Demek ki Zehra hanım da aynı sıkıntıyı yaşıyor ki, artık onu da son zamanlarda o kendisine pek yakışan ehram atkı ve mantolu fotoğraflarına rastlamıyorum. Bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a da dikilen ve de tanıtımı gerçekleşen, milletvekili Zehra Taşkesenli’nin de mantosu ve atkısı ile reklamı yapılarak TBMM’de teşhir edilen ehramın üretimi mevsimselmiş demek ki. Bundan bunu anlıyorum. . Tamamen reklam içinmiş. Üzülmem en çok da ondan oldu. Buradan Aktif İş Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği adına ehram üretimi ile ilgili haberlerini yaptığımız Hülya Arıkan Saltuklu ablaya sesleniyorum. Yahu abla bu nedir şimdi, ne oluyor, niye böyle oluyor. Hani biz bu ehramı tüm dünyaya tanıtacaktık, hani iş istihdamı sağlayacaktık, hani milli ekonomiye katkı sunacaktık. Kestane kebap, acele cevap lütfen!



Teyo emmi tır’lattı!

Vurdu, geçmedi! İkibinli yılların başlarında özel bir televizyon kanalında seri halinde yayınlanan Teyo emmi tiplemesi ile gönüllerde taht kuran, adeta fenomen olan Cumhur Seval’ın ünü bugün olmuş devam ediyor. Erzurumlu bu başarılı tiyatro sanatçısı, artık televizyon proğramı yapmamasına rağmen akıllardan çıkmış değil. Yine seviliyor, yine anılıyor. Öyle ki onu nerede kim görürse görsün ‘Teyo emmi’ diye yanına yaklaşıyor, beraber fotoğraf çektiriyor. Zaman zaman özel gösterilere çıkarak Teyo emmi tiplemesini sürdüren Cumhur Seval’a öyle yoğun bir ilgi var ki bu sevgi artık özel araç, tır ve kamyonlara da girdi! Bursa plakasına ait bir tırın arkasında hem Teyo emminin devasa bir fotoğrafı hem de ünlü ‘’Bende yalan da yoh, hılaf da arkadaş’’ yeraldı. Bu tür reklamlardan ziyadesiyle hoşlandığını söyleyen Cumhur Seval, ‘’Astarı açılmamış yalanları söylese dahi sevdiler bir kere. Bu, tarifi mümkün olmayan güzel bir duygu’’ diyor!

 TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır! (Cemil Meriç)

DUVARIN DİLİ :  Türk Eğitim sisteminde iki eksik var. 1: Eğitim 2: Sistem!

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ