Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Barımızı ‘ayın-oyun’ etmeyin!470 defa okundu

, kategorisinde, 02 Kas 2021 - 20:01 tarihinde yayınlandı
Barımızı ‘ayın-oyun’ etmeyin!

Zaten yoğurt yiyişi farklı bir adamdı rahmetli Muhyettin Aksak. Kendisi Yakutiye Belediye Başkanı iken farkındalık yapmış, daha göreve geldiğinin ikinci yılı mehteran takımı kurmuştu. Muhteşem bir işti. Büyük bir bölümü belediye çalışanlarından oluşan mehter takımı kısa sürede gönüllerde taht kurmuş, biz Erzurumlularda coşku oluşturmuştu.  Sonrasında bu mehter takımı ilçelerdeki kurtuluş törenlerinden tutun da bir çok etkinliğe davet edilmiş, buralarda baş üstünde tutulmuştu. Ama takım tam kendini bulduğunda sonraki yönetimler mehteranı gelişigüzel yönetmeye, mağaza açılışlarına dahi göndermişlerdi. Hiç hoş değildi bu durum. Çünkü onca emek sarf edilerek oluşturulan mehteran takımı mehteran olmaktan çıkmış, birilerinin gövde gösterisine sahne olan sıradan bir gösteri ekibine dönüşmüştü. Bu durum elbette ki çok üzücüydü ve mehteranın o günden sonra Erzurum’da ne heyecanı ne de gizemi kalmamıştı. Bunu durup dururken niye anlattım. Dün mehterana yapılanı bugün Erzurum barlarına yapıyoruz da ondan. Murat Ertaş hocam geçen gün facebook sayfasında paylaştı. Katıldığı 29 Ekim resepsiyonunda sahneye çıkan Erzurum bar ekibini konu alan bir paylaşım yapmıştı. Şöyle diyordu Ertaş hoca.

‘’ Söylemesem olmaz! Erzurum’da, dün akşamki Cumhuriyet Resepsiyonunda 7 bölgeden 7 folklor oyunu gösterisi çok iyiydi. Dışardan davet edilmişti bu ekip. Çok iyiydiler. Her bölgeye has kıyafetleri, kıyafetlerindeki zenginlik, özen, temizlik ve canlılık, oyun performansı… Davul gösterisi de etkileyiciydi. Çok beğendim. Beğenmediğim ve hatta utandığım bir durumu dile getirmem gerek: Erzurum bar ekibinin kıyafetleri hırpaniydi, renkleri solmuş, ütüsüz, bakımsız, birbiriyle uyumsuz, semt pazarından toplanmış hissi veriyordu dadaş kıyafetleri… Bar da eski bar değil. Ayaklar, adımlar aynı ritimde değil. Hançer barında gençlerin ayakları yerden kesilmedi hiç meselâ… Öylesine oynadılar. Davul zurnayı çık, ortada malayani gezinen 5 figür kalıyor, çok kötü performans. Cumhuriyet Bayramı’nda ve şehrin üst protokolü karşısında üstelik. 5 kişiyle bar mı olur? Mahalle arası sünnet düğününe gelen ekipmiş gibi.. Gençlerin yüzünde de ciddiyet ve heyecan yoktu. Üzüldüm’’. El hak doğru. Bizim de tespitimiz o yöndedir. Erzurum barını bar olmaktan çıkarmayın artık. Sedat Gezmiş’lerin, Şeref Uludağ’ların kemiklerini daha fazla sızlatmayın. Biraz ciddiyet lütfen.


Vay siz hoşgelmiş, sefalar getirmişsiniz!

Yaklaşık 14 ay kapalıydı Gürbulak sınır kapısı. Pandemi koşulları sebebiyle kapı kapalı olduğu için de özellikle İran’dan Türkiye’ye gelmek isteyen acem turistlerin gelişi durmuştu. Ziyaretin olmamasından ekonomik anlamda olumsuz etkilenen yerlerden biri de Erzurum idi. Çünkü Erzurum da Van gibi o kapıya en yakın illerden biriydi ve bu anlamda bir sinerji oluşmuştu. Sadece 2 yıl önce 300 binin üzerinde İranlı turistin Erzurum’a giriş yapıp, kısmen de olsa alışveriş yapmış olması il ekonomisine önemli katkıydı. Bu katkı yaklaşık 2 yıldır yoktu. Geçen haftadan itibaren o kapı açıldı, Erzurum da bunun meyvelerini yemeye başladı. Her birinde 40’ar yolcunun olduğu toplam 19 otobüs dolusu İranlı turist kafilesi Erzurum’a uğradı. Bu duruma en çok sevinen de elbette ki MNG’ciler oldu. MNG Alışveriş Merkezine giriş yapan ve her zaman burasını ilk durak bilen İranlı turistler, yaptıkları alışverişler ile eski günleri aratmadılar. Yıl sonuna kadar 400 bine yakın İranlı turist beklediklerini söyleyen MNG AVM Müdürü Bünyamin Tankut Keskin, tur firmaları aracılığı ile girişleri sağlanacak turistlerin il ekonomisi için can simidi olduğunu söylüyor. Keskin, alışveriş merkezlerine gelen her turist başına 15 lira ve bir öğün yemek pirimi de verdiklerini belirtirken, bunun için yılda önemli bir harcama bütçelerinin olduğunu da belirtiyor..


Gömlek değişir gibi şerit değişiyoruz!

İster kızın, ister kızmayın. Bir çok anlamda aynileştiğimize inanan biri olarak özellikle trafikte de herkesin birbirine benzediğini söylemek istiyorum. Özellikle şehir içi trafiğinde kimsenin kimseden bir farkının olmadığını düşünüyorum. Son zamanlarda Erzurum trafiğinde rastladığım bir durum da ani şerit değişimleri. Anlık bir kararla akan trafikte şerit değiştiren çok sürücü var. Trafiği zora sokan bu ani şerit değişmesi Erzurum’da moda olmuş adeta. Kuşkusuz bu sadece Erzurum’a has bir durum değil. Üstelik sinyal versin, vermesi. Türkiye’nin genelinde bu böyle. Ama şehrimizde bunun biraz daha belirginleştiğini gözlemliyorum. Genelde de yoğunluğun olduğu yerlerde önde giden aracın hemen bir şerit değiştirmesi karşısında kaza olacak diye ödüm kopuyor. Eğitimlisi de bunu yapıyor, eğitimsizi de. Ne olacak, bu sorun nasıl halledilecek, bilemedim artık.. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete..


Bunlar da K’ara’ eleman!

Bilindiği gibi tüm yurtta olduğu üzere Erzurum’da da önemli sayıda yabancı ülke vatandaşı mevcut. Sayısı henüz tam kesin bilinmemekle birlikte bu sayıyı artıranların sadece Afganlı ve Suriyeliler olarak biliyoruz ama önemli miktarda da Afrikalı barınıyor. Çoğunluğu da öğrenci olan Afrika ülke vatandaşları, zaman zaman sosyal hayatta da boy gösteriyorlar. Dönercibey Restaurantın sahibi Halil Özcan’ın kurduğu Birüyam adlı bir organizayon firmasının etkinliklerinde boy gösteren Afrikalı Kaf ve Muaj, sanki de ara eleman gibi çalışıyorlar. Ara elemanın tanımı, Meslek liselerinin, meslek yüksekokullarının veya halk eğitim merkezlerinin yetiştirdiği işçi olarak geçiyor. Dolayısıyla firma da k’ara’ eleman çalıştırıyor. Nikah, sünnet töreni, düğün töreni, kına gecesi, doğum günü gibi etkinliklerde yevmiye karşılığında çalışan siyahi gençler, sempatiklilikleri ile de firma yöneticisi Sinan Degirmencioğlu ’nun vazgeçemediği elemanlardan oldular.


Başına geçen bilir!

Senin, benim, kısacası hepimizin başında aslında. Bir gün bir an bir talihsizlik sonucu sakat kalabilir, yürümeyi unutabilir, hatta ölebiliriz. Hayatın bize ne yaşatacağını, önümüze ne çıkartacağını bilemeyiz. Sevgili gazeteci Selahattin Şener ağabeyim 5 yıl önce talihsiz bir kaza geçirmiş ve yürüme sorunu ile karşı karşıya kalmıştı O Selahattin ağabey ki kıpır, kıpır, hareketli, yerinde duramaz biriydi. O gün bugündür bastonla yürümek zorunda kalan Selahattin ağabey bize nanay, ama elbette ki ortopedik özürlülerin yaşadığı sorunu da bizzat yaşamış oluyor. Dolayısıyla da her fırsatta gerek özel konut ve işyerlerinde ve gerekse kamu kurumlarında yürüme engellilerin hiç düşünülmediğine vurgu yapıyor hep. ‘’Açıkçası ben de normal haldeyken düşünmezdim böyle şeyleri. Ama modern şehir anlayışı bunu gerektiriyor. Engelliler de düşünülmeli’’ diyor. Bizler normal hayatımıza devam ederken bunu aklımıza getirmiyoruz tabii ki. Ama bizzat yaşayan daha iyi görüyor ve biliyor. Her fırsatta bundan yakınır durur Selahattin Şener ağabey.  Bir çok yerde göstermelik yürüyen merdiven, özürlüler için yürüme yolu veya asansör yapılmış ama genelde çoğu da kullanılmaz durumda. Ben de zaman zaman buna şahit olmuşumdur. Geçtiğimiz günlerde DSİ’nin Bölge Müdürlüğü’ndeydik kendisiyle. Girişte aklımıza gelmedi ama çıkışta özürlü asansörünü düşündük. Çünkü bina çıkışının sağ tarafında vardı ve doğrusu bugüne kadar da kullanılıp kullanılmadığını bilmediğimiz gibi varlığından bile habersizdik. Her ikimiz de normalde bir çok yerde olduğu gibi göstermelik bir asansör düşündük bunu da ama yine de test etmek istedik. Evet. DSİ’nin asansörü ful çalışıyordu, test etmiş, onaylamıştık artık. Sözün özü bir gün hepimiz sakat kalabilir, yürüme engeli filan yaşayabiliriz. Onu aklımıza getirerek lütfen bu konuda samimi olalım ve işe ciddi bakalım. Bir gün bizim de ona ihtiyaç duyabileceğimizi düşünerekten. Bu benim son kararımdır.


TUTTUĞUM BABA SÖZLER :  Gönlünde açmıyorsa papatyalar, bahar gelmiş, yaz gelmiş neye yarar! (Serkan Hökelek)

DUVARIN DİLİ :  Zaten ağırlık yapıyordu. Aklımı başımdan aldığın iyi oldu!

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ