İkinci defa rektörlük koltuğunda oturan Prof.Dr.Ömer Çomaklı, bir süre önce başlattığı dönüşüm proğramına tamgaz devam ediyor. Ezber bozan çalışmalar ile gündemde olan Atatürk Üniversitesi’nde geri adım yok, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Her gün bu yenileme için kafa yoran Üniversite yönetimi, bu yeni dönemde yabancı dil eğitimine de ayrıca büyük özen gösterecek. Kurumsallık adına bir takım yeniliklere imza atılan Atatürk Üniversitesi’nde çalışmalarından pek hoşnut olunmayan bazı fakültelerin dekanları gitti, yerine yenileri geldi. Fakültelerin yönetim şeklinde değişikliğe gidecek olan ve bu konuda da düğmeye basan Üniversite yönetimi, fakültelerin öğrenci işleri uygulamalarını da yeni bir düzene sokmayı kararlaştırdı. İlk başlarda büyük bir çoğunluğunun değişeceği sanılan fakülte ve yüksek okul müdürlerinde beklenen bu değişim az oldu. Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ömer Çomaklı’nın birlikte çalışmak istediği yeni dekan adayları YÖK’den çıktı, bu konuda derin bir oh çekildi.
***
Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Ufuk Şimşek, Su Ürünleri Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Telat Yanık, Turizm Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Gökalp Nuri Selçuk, Edebiyat Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Dilaver Düzgün, İlahiyat Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Musa Bilgiz, Ziraat Fakültesi Dekanlığına da Prof.Dr.Önder Çalmaşur getirildiler. İletişim Fakültesi’nde de dekan değişimi yaşandı, Prof.Dr.Naci İspirli’nin yerine Prof.Dr.Adem Yavuz görevlendirildi. Bu arada, Uygulamalar Fakültesi Dekanlığına Prof.Dr.Dursun Kaya görevlendirilirken Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okul Müdürlüğüne Prof.Dr.İhsan Yıldıztekin, Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü’ne de Prof.Dr.Abdulkadir Kan getirildi. Eczacılık Fakültesi Dekanlığına yeniden Prof.Dr.Yücel Kadıoğlu atandı. Diğer yandan 2 önemli fakülte dekanının da değişmesi an meselesi. Rektör Prof.Dr.Ömer Çomaklı’nın önerdiği isimler şu an YÖK’ün masasında!
Önce ismi sonra da cismi silindi!
İsmail Gürcan ismi, Ermeni mezaliminin sembol isimlerinden biridir. Camilerdeki hat çalışmaları ile de tanınan İsmail Gürcan’ın ismi de çok önceleri Yunus Emre Mahallesi’ndeki bir caddeye verilmişti. Cenap Köksal Birdal’ın Palandöken Belediye Başkanlığı döneminde caddeye ismi verilen İsmail Gürcan’ın adı çıkarıldı, sadece Gürcan ismi kaldı tabelada. Niye böyle bir karar değişikliğine varıldı, henüz kimse bilmiyor. Üstüne üstlük şimdi bırakın İsmail Gürcan Caddesi’nin, o Gürcan Caddesi tabelası da artık yerinde yok. Bunu ben değil, İsmail Gürcan’ın kızı Ayşe Gürcan diyor. Ayşe Gürcan, babasının isminin tabeladan silinmesine içerlemişken şimdi o tabelanın hiç olmaması karşısında ne yapacağını belirterek, ‘’Bu nasıl bir şeydir anlamak mümkün değil. Bir mütefekkir olan, şehit çocuğu babama bu yapılır mı? Ne yapacağını şaşırmış durumdayım, ellerim titriyor valla. Çok kırıldım. Maksatlı bir şey mi var bunu anlamaya çalışıyorum’’ diye konuştu.
Öğrencisi gaza getirdi!
Erzurum Kongresi 100’ncü yılı kutlamalarının sanılanın aksine sönük geçtiğini söylemiştim daha önce. TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’in de konuşmacı olarak katıldığı, çevre illerden gelen delege yakınlarının hazır bulunduğu o Uluslararası sempozyumu saymazsak iz bırakan çok etkinlik gerçekleştiğini söylemek zor. Sözkonusu ETÜ’nün o dillere destan sempozyumun da yapılmasında ilginç bir detaya ulaştım ki şaşkını-lığım halen daha sürüyor. O sempozyumun yapılmasını hem de o okuldan mezun bir öğrenci önermiş. O öğrencinin adı Adem Özdemir. Kendisi ile de tanışmıştım. Duyarlı bir Erzurumlu genç. Akademisyenlik hayali kuruyor ve mezun olduğu okula girmek için tez yüksek lisans yapıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi ile Türk Tarih Kurumu’nun da katkılarıyla gerçekleşen Uluslararası Erzurum Kongresi 100’ncü Yıl Sempozyomunun mimarı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, bir öğrencisinin teşvikiyle bu organizasyonu gerçekleştirdiklerini itiraf etti.
ETÜ’den Tarih Bölümü öğrencisi Adem Özdemir’in, ‘’Hocam,100 yılda böyle bir fırsat gelmiş önümüze. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Mutlaka bir şeyler yapılması gerekir. Pekala bir sempozyum olabilir’’ dediğini söyleyen Prof. Dr. Küçükuğurlu, ‘’Gerçekten anlamlı, duygulandırıcı bir yaklaşımdı öğrencimin yaklaşımı. Bu sözleri üzerine harekete geçtik. Kendisi bize heyecan verdi, böylesine önemli bir organizasyona vesile oldu’’ dedi. Öğrencisinin bu davranışının her türlü taktire layık olduğunu de belirten Küçükuğurlu, ‘’Normalde bayağı bir yorgunduk. Çalışmalardan ötürü çok yorulmuştuk. Ama, Adem Özdemir’in bu çağrısı üzerine eli kolu bağlı oturamazdık ve biz de öyle yaptık. Her öğrencimiz böyle olsa keşke. Kendisine minnet ve şükran borçluyuz.’’ diye konuştu. Bu arada Özdemir’in sempozyum ile yakından ilgilendiği ve başarılı geçmesinde onun da büyük rolü olduğu öğrenildi.
Çırağın kitabı!
Aşıklık geleneğini sürdürenlerin sadece söylemeleri değil, yazmaları da kıymetlidir. Erzurumlu Yaşar Reyhani’nin çırağı olarak bilinen Aşık Rahim sağlam da bu kıymetlilerden biridir. Zira, bu halk ozanımız da sadece söyleyen değil yazandır. 1961 Aşkale doğumlu halk ozanı Rahim Sağlam, sayısız şiir ve derlemelerini bir kitapta topladı, kayıtlara geçti. Erzurum Şehir Kitaplığında yerini alan kitap ‘Divandan dökülenler’ başlığını taşıyor. Sayısız şiirine yer veren Rahim Sağlam, bana göre bu kitabı ile halk ozanlığında yerini daha da sağlamlaştırdı. Kitap, ozanın hayatını, sanatını, şiirlerini anlatıyor. Reyhani’nin etkisinde kaldığını söyleyen, onun yolunda gitmeye çalıştığını söyleyen Sağlam, ‘’İlk ezberlediğim şiir de onun şiiriydi zaten. Hayatımda Yaşar Reyhani’nin yeri çoktur. Reyhani’nin yanısıra Murat Çobanoğlu da etkilendiğim aşıklar arasındadır’’ diye konuştu.
İmara bak hizaya gel!
Asfalt, yeni yol yapımı, kavşak düzenlemesi ve bina restorasyonları elbette ki önemli işler. Büyükşehir Belediyesi özellikle bu son dönemde bu tür çalışmalara daha bir eğiliyor, bütçeyi artık burada kullanıyor, iyi de yapıyor. Şehrin güzelleşmesi, gelişmesi adına yapılan bu çalışmalar elbette ki taktire şayan işler. Kentsel dönüşüm ile daha da anlam kazanan bu çalışmalar ne var ki çarpık yapılaşmaya bir fayda getirmiyor. Şehir merkezi çarpık yapılaşmanın adeta cenneti. Nereden bakarsanız bakın yapılaşmadaki çirkinliği görmek mümkün. Büyükşehir Belediyesi bir şekilde bundan sonra çarpık yapılaşmanın önüne geçer ama geçmişten gelen kötü görüntünün de bir şekilde önüne de geçmeli diye düşünüyorum. Yıkmak sanıyorum en doğru tercih olacaktır. Çünkü yıkarak güzelleşme en sağlıklısı olacaktır. Sadece şahısların değil, devlet kurumlarının da yaptırdığı binalar görsel anlamda tam bir facia. Mesela Çaykara Caddesi’nde ki bu görüntü. Sanıyorum bu fotoğraf bile şehrin en merkezinin ne durumda olduğunu göstermeye yetiyor da artıyor bile. Büyükşehir bir şekilde bu işe de bir çeki düzen vermeli. Bu benim son kararımdır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Düşmanın en iyi hilesi dostluğudur ( Sadi Şirazi)
DUVARIN DİLİ : Yeter artık ya! Polis çağıracam!
