Medeniyetler arasındaki farkı, insana bakışlarının belirlediğini biliriz…

S.Barkçin, Medeniyet aklı(insan, zaman, mekan) adlı kitabında, “İnsan kelimesi Arapça’da “nisyân” veya “ ünsiyet” kelimeleri ile aynı köktendir. Nisyan unutmak, ünsiyet yakınlık kurmak demektir. Bu iki kavram bizim insanı nasıl anlayacağımız konusunda da ipuçları veriyor. Bizim medeniyetimiz insana ünsiyet ile bakmıştır.” diye güzel bir ifade kullanmıştır.

Görüyoruz ki, Batı medeniyetinde nisyan anlamı ile bir bakış söz konusudur. Bu gözle bakıldığı için de kendi dışındaki milletlere köle olarak muamele edilmesinde, kaynaklarının sömürülmesinde, inançlarını hakir görmekte bir beis görmemişlerdir.

Bundan dolayıdır ki, bugünlerde son örneğine şahit olduğumuz; A.B.D’nin Suriye’nin güneybatısında, İsrail sınırında bulunan, zengin su ve petrol kaynaklarının bulunduğu Golan tepelerini, Uluslararası hukuku hiçe sayarak İsrail toprağı olarak ilan etmesine bu gözle bakmak gerekir. Tarihi, insanı, kültürü, coğrafyayı ve hakkı yok saymak…

Bu tutum ve zihniyetin, aslında 17.y.y’da yazılan,hepimizin bildiği bir romanda da görmek mümkün.

Daniel Defoe isimli İngiliz yazarın, Robinson Crusoeromanında Batı emperyalizmin insanları nasıl dönüştürmek istediğini, nasıl sömürmek istediğini örtülü olarak ortaya koyar. Robinson kurtardığı(!) insanın ismini değiştirip “Cuma” ismini verir. Sonra dilini değiştirip ingilizceyi öğretir, sonra ona Hristiyanlığı empoze eder. Yani kimliğini, dilini, dinini unuttururmuş olur.Bugün de Robinson’un ruh ikizleri Dünya coğrafyasında gözüne kestirdiği, stratejik hamlelerine uygun bulduğu yerleri demokrasi, özgürlük, insan hakları, çevre, hümanizm gibi kılıflarla dönüştürüp, sömürme geleneğini devam ettirmektedir.

Onlara göre Batı hakim, Doğu mahkum. Onlara göre Batı efendi, doğu köle.Fakat herşeye rağmen,sürekli taze kana ihtiyaç duyan bu kan medeniyeti karşısında  Türk İslam medeniyetinin asil ve güçlü mukavemetinin varlığını yeniden görme inanç ve ümidimiz bitmemiştir bitmeyecektir.

Çünkü tarih, Hindistan’da bizim Gazneli Mahmut’u da bilir, sizlerin oralardan  kovulduğunu da…