Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, şubat ayının başlarında yayımladığı genelge ile
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışının
100. Yıl dönümü kutlamalarına ait etkinliklerin, yıl boyunca İstanbul-Samsun-Amasya-Erzurum-Sivas-Ankara güzergahı başta olmak üzere tüm Türkiye’de gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştı.
Genelgenin gereği yerine getirilmiş ve doğrusu, harika etkinlikler düzenlenmiş; Erzurum ve diğer illerimizde.
Birçok gazeteci arkadaşım gibi epey çaba göstermiş, onlarca yazı kaleme almış biri olarak çok hoşuma gitti, mutlu etti beni 100.yıl faaliyetleri.
Fener alayları, folklör gösterileri, konferanslar…
100 kişilik ekibin baş bar oynaması uzaklardan coşturdu, heyecanlandırdı bizi.
Kutlamaların esasıyla irtibatlamakta zorlandığım, buna rağmen kenar süsü kabilinden bir faaliyeti sevimli bulduğumu da belirteyim. (Kenar süsü tanıtımın a’sı değilse de b’sidir, pek mühimdir yani…)
Şu cağ kebabı rekor denemesinden bahsediyorum.
Büyüklerimiz anlatırlardı, seferberlik yıllarında ahali ot toplar yer; aralarında terhis veya ricatla memleketlerine dönenlerin bulunduğu bazı garibanlar da burada ayrıntıyla anlatmayı incitici bulduğum şekilde elde ettikleri hububatı kavurup karınlarını doyurmaya çalışırmış. Yüz senede nereden nereye, açlıktan ölmekten obezite ile mevta olma bedensel doygunluğuna erdik, şükür. Fikri doygunluk ayrı bahis….
Velhasıl genelde yüksek puan verdiğim faaliyetleri okuyunca gazetelerden, on sene önceki bir yazımı hatırladım:
Erzurum, giderek 3 Temmuzla başlayan kongre süreci heyecanını yitiriyor.
Bu aynı zamanda şu demek:
Şehrin, kongre sürecini oluşturan kültürel, sosyal, imanî, insanî ve geleneksel dinamiklerinde ciddi bir erozyon söz konusu.
Erzurum, Anadolu coğrafyası için çok stratejik bir konumdadır.
Ülkenin etnik bir bölünmeye tabi tutulması için birçok iç ve dış odağın ittifak ettiği bir ortamda Erzurum tıpkı Milli Mücadele öncesinde lazım olduğu kadar bu millete lazımdır, devletin en muhkem kalesi olmak durumundadır.
Öyleyse öncelikle kalenin içine ciddi bir nizam verme ihtiyacı var.
Sonra da bu nadide kalenin bütün iç ve dış tehditlere karşı koruma altına alınması lazım.
“Her şeyin Başladığı Şehir” başlıklı bir yazımda da Erzurum’un Hayvancılık ve bağlı sanayiinin geliştirilmesi konusunda pilot il ilan edilmesini önermişim. Erzurum Kongresinin yapıldığı salonda “Erzurum Ekonomi Kongresinin” toplanmasını talep etmişim.
3 Temmuz’un 100. Yılı münasebetiyle planlanıp başarıyla icra edilen etkinlikleri alkışlıyorum.
Erzurum gibi saygıdeğer bir şehirden bir kere daha vatanın birlik ve bütünlüğü iradesinin bütün cihana ilan edilmesi büyük anlam ifade ediyor; millî vicdanda derin tesirler meydana getiriyor.
Tarihi günlerin vesile kılınarak şehrin gündemde tutulması her bakımdan yararlıdır.
Erzurum’un tarihi önemi üzerinde ısrarlı ve devamlı bir şekilde durmamız mesnetsiz bir mazi tutkusu olarak algılanmasın.
Evet, ben de biliyorum. “Mazi, büyüklükleri, zaferleri, zafiyetleri ve kusurlarıyla geçip gitti.”
Tarihteki şereflere takılıp kalarak bu günümüzü ve geleceğimizi hayallere, rüyalara bağlayacak değiliz.
Geçmişteki şereften, şandan bahsederek bu günler için ders çıkarma; o mümbit ruhtan enerji devşirerek geleceğe koşma çabasındayız.
Şerefli bir geçmiş, onurlu bir geleceğe döşenmiş yol gibidir.
Bu emniyetli yoldan geleceğe doğru atılımlar yapmanın peşindeyiz.
Sadece nutuklar söylemekle, yazılar yazmakla şehrin istikbalini tanzim edemeyiz, biliyoruz bunu. Zaten şehir önderleri böyle yapmıyorlar.
Sürekli, ısrarlı faaliyetlere muhtaç olduğumuzun bilinciyle söylüyor, planlıyor tatbike gayret ediyorlar.
Geleceğe yönelik sağlam planlarımıza ilham olmalı “Cumhuriyeti kurma eylem becerikliliğimiz, teşkilatçılık dehamız.”
Geleceğe kesin imanı olan genç Dadaşlar, şehrin geleceğini inşa davasının mimarları olarak tarih sahnesinde, mağlubiyet tanımayan dedelerinin izindeler.
Laptoplu Dadaşlar ordusu, coğrafi, ekonomik ve sosyal olumsuzluklar karşısında perişan bir şehir olarak değil; kendisini muhakkak parlak bir geleceğin beklediği şehir olarak hayal ediyor Erzurum’u.
Durgunluğa, atalete, tembelliğe asla müsamaha göstermiyorlar.
Durmadan, bıkmadan usanmadan, teneffüs bile vermeden çalışıyorlar.
Erzurum gibi “KURUCU” şehirler, parlak mazilerini üstün karakterlerli, kahraman evlatlarıyla inşa etmişlerdir. Şerefleri, gayretlerinin eseridir.
Gelecekleri de öz evlatlarının çabalarıyla çok parlak olacaktır.
Yüz kişiyle değil, 80 milyonla elele verip bar tutsak yeridir. Temmuz 2019’da Erzurum’da atılan temel yıkılmayacak şekilde sağlam, haykırılan “Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, asla parçalanamaz.” çığlığı, sonsuza kadar yankılanacak kadar gürdür.