1974’te Muhtar Avni (Uğurlu) de bir dolmuş almış ve oğulları çalıştırmaya başlamıştır, Sanayi-Gürcükapı arasında. O tarihlerde belediyenin Sanayi Mahallesi’ne yarım saatte bir otobüsü çalışmaktadır. O meşhur 7 numara… Bu yarım saat aralarında da Sanayi’nin iki dolmuşu çalışır. Saat başı belediye otobüsü, saat başını çeyrek geçe ve saat başına çeyrek kala dolmuşlar. Hacı Avni’nin ve Ömer Usta’nın iki dolmuşu…
Sanayi-Gürcükapı hattında Uğurluların ve Keleşoğulların minibüslerinden sonra “Kotto Nadim” lakaplı Narman Todanlı (Savaşçılar) Nadim Ertaş’ın minibüsü çalışmaya başlamıştır. Nadim Ertaş da Sanayi’nin girişimcilerindendi. Tuğla ocağı işletmeciliği, gıda toptancılığı, minibüsçülük (dolmuşçuluk)… Nadim Ertaş minibüsü satıp kardeşleriyle (Cemil, Ramil, Ramiz Ertaş) büyük otobüs aldı, önce Dadaş Turizm’de, sonra Esdadaş Turizm’de, son olarak da Esadaş firmasında şehirlerarası otobüs çalıştırdı ve 1990’da Bursa’ya göç etti. Kardeşleriyle beraber hayatını Bursa’da sürdüren Nadim Ertaş, babamın amcasının oğludur.
1989 yılı itibariyle Sanayi hattında dolmuşçuluk yapanların isimleri, minibüs plaka sırasına göre şöyle: 25 M 001 Nizamettin Akkan, 002 Nafiz Uludağ, 003 Tahsin Çakmak, 004 İmdat Örs, 005 İlbeyi Çelik, 006 Ömer Keleşoğlu, 007 Sadullah Ak, 008 Talat Sünnetçi, 009 Ali Uçan, 010 Erol Ertaş, 011 Şakir Uğurlu, 012 Cahit İşler, 013 Mahmut Uğurlu, 014 Fehmi Uğurlu, 015 Yusuf Konklu, 016 Kemal Dikici, 017 Abdullah Şen, 018 Nebi Yalçın, 019 Ahmet Yeşil, 020 Ömer Keleşoğlu, 021 Şişko Selahattin, 022 Ahmet Yeşil, 023 Abdullah Şen… Eksik ve yanlışlarım varsa affola… Sorup öğrendiklerim, hatırlayıp bildiklerim böyle…
Necati Güllülü’nün Erzurum Belediye başkanlığı zamanında resmiyet kazanan ve sayısı sınırlandırılan dolmuş hatları kısa sürede oldukça yüksek ücretlere alıcı bulmaya başlamıştı. Sanayi hattındaki 010, 011, 012, 013, 014 plakalı hatlar Hacı Avni Uğurlu ve oğullarınındı. Sonradan ikisini sattılar. Evimizin Kavak Mahallesi’nde bulunması nedeniyle gidiş gelişlerde muhakkak her gün dolmuşu kullanırdık. Dolmuşlardaki “Uğurlu-1, Uğurlu-2, Uğurlu-3, Uğurlu-4” yazısı hep dikkatimi çekmişti.
Rahmetli Erol Ertaş ağabeyim uzun yıllar şoför olarak çalıştığı 25 M 010 plakalı dolmuşu “Zakir Uğurlu”dan1989’da hattıyla beraber satın aldı. Erol ağabeyi dolmuşunu kırmızı beyaza boyatmıştı, birkaç yıl sonra da mavi beyaza. O, dolmuşun muhtelif yerlerini, arka camlarını Erzurumspor’un çift başlı kartalıyla ve Türk bayraklarıyla bir gelin gibi süslerdi. Erol ağabeyi giyimiyle kuşamıyla Sanayi’deki birçok gencin örnek aldığı, olmak istediği bir karakterdi. Genellikle Almancıların getirdiği -ki babası (Enver Amcam) babamla beraber gittiği Almanya’da, 1968’den beri Berlin’de yaşıyordu- gelen omuzları apoletli, kısa kollu olmasına rağmen kolları bir kat daha katlanmış, göğsünde iki düğmesi açık,bazen mavi, bazen beyaz gömleğiyle; gömleğin altına giydiği genellikle siyah, acı kahverengi veya lacivert duble paça pantolonu, beyaz çorapları, topuklarına basılı yumurta topuk ayakkabıları, serçe parmağındaki gümüş yüzüğü, bilekliği ve tespihiyle, uzaktan bir kartalı hatırlatır sert bakışları ve çakır gözleriyle, gamzeleri ve insanlar karşısında hep mütebessim haliyle, kalın ülkücü bıyığıyla Sanayi’nin sevdiği, saydığı “tırındaz” yiğit delikanlısıydı Erol ağabeyi.
“010 Erol” fanatik Erzurumspor taraftarıydı. O, minibüsüyle gönüllü olarak Erzurumspor’un deplasman maçlarına(Samsun, Tokat, Erzincan…) ve Erzurum’daki maçlarına Sanayi hattındaki sefer sırasından feragat eder, taraftar taşırdı. Gözü pek, cömert, fedakâr bir evladıydı Sanayi Mahallesi’nin. Muavinlerinin sesi hâlâ kulağımızdaki sıcaklığını korur: “Haydi maça maça maça!” Ses demişken Erol ağabeyimizin Sanayi Ülkü Ocakları’nda ve cemiyetlerde o davudi sesi, şahin bakışlarıyla okuduğu şiirlerin tesirini hâlâ anlatır dönemin gençleri. O; kahramanlık, bayrak ve vatan şiirlerini okudu mu dinleyenlerin tüyleri diken diken olurdu, akustik bir sesi vardı ve seri konuşurdu.
Daha otuz üç yaşındayken beyin tümörü denilen illete yakalandı. Ağır operasyonlardan sonra şifasını bulmuş ve Yeşilçam artistleri gibi karizmatik olan Sanayi’nin Erol abisi artık şapkalı gezmeye başlamıştı. Beyin tümörü hastaları için ışın tedavisi görmeleri durumunda en fazla beş yıl yaşar diyorlardı ki öyle de oldu. Onun şifa bulması için tüm mahalleli seferber olmuştu: modern tıp, alternatif tıp, dua… Ama takdir değişmedi. Yiğit iken, civan iken, daha hayatının baharındayken, geride üç çocuğunu bırakarak gök ekini biçmiş gibi 2004’ün yaprak döken mevsiminde ayrıldı aramızdan… Mekânı cennet ola…
Sanayi dolmuşları evvelâ Gürcükapı’ya kadar çıkardı. Sabah işe gidenlerden ve Erzurum Lisesi, GAMPO gibi okullara giden öğrencilerin talebiyle zaman zaman Havuzbaşı’na kadar çıktığı olurdu dolmuşların.
Mahallenin ilk muhtarı Hacı Avni Uğurlu ve ailesi 1970’in sonbaharında Hınıs Burnaz’dan Sanayi Mahallesi’ne göç etti. Aile aslen Tortum Ağaserlidir (Kireçli). Hacı Avni muhtar olmadan önce yeni yeni yerleşim yeri olan mahallede daha çok Kavak mahallesi muhtarı Poççikli Ali’nin (Ali Ülker) sözü geçermiş. Mahalle büyüyüp müstakil bir muhtarlık olunca Hacı Avni 1971’den 1989’a kadar aralıksız 18 sene mahallenin muhtarlığını yapmıştır. 1970’lerin sonunda mahalle daha da büyümüş ve üç muhtarlığa bölünmüştür: Aşağı Sanayi Mahallesi, Yukarı Sanayi Mahallesi ve Çağlayan Mahallesi. Aşağı Sanayi Mahallesi’nin muhtarı Horasanlı Ali oldu, sonra ayakkabıcı Remzi. Çağlayan Mahallesi’nin ilk muhtarı Ovacıklı Rüstem, sonra Narmanlı Rüfet Yağcı, sonra da yine Narmanlı Necdet Yağcı oldu. Yukarı Sanayi Mahallesi’nin Hacı Avni’den sonra oğlu Fehmi Uğurlu muhtar oldu ve aralıksız 25 sene bu görevi başarıyla sürdürdü. Fehmi Uğurlu’nun verdiği bilgiye göre mahallenin ilk temelini Karaköprülü Hacı Kaya 1968’de atmış. Sonra Tortumkaleli Abdulkadir Hacı Kaya’nın evinin arkasında bahçeli bir ev yapmış. Hacı Avni mahallenin birçok konuda öncüsü olmuştu. Mahallenin ilk bakkalı, ilk camcısı, ilk minibüsçüsü o ve oğulları oldu. Sanayi Camisi’nin yanında Narmanlı Mustafa Akyol mahallenin ikinci bakkalını, yine Narmanlı Şahmettin Usta da ilk fırınını hizmete açtı.
Belediyede çalışan “Sucu Memmet” ve “Otobüsçü Memmet” mahalleye göç edenlere arsa satardı. Bu anlamda mahallenin bugünkü adıyla ilk emlakçıları bu iki isimdi.
Sanayi Camisi’nden sonra mahalleye Abdurrahim Şerif Beygu İlkokulu, 1990’ların başında sağlık ocağı ve çıraklık meslek lisesi açıldı. 1994’te de Ahmet Yesevî Ortaokulu eğitim vermeye başladı.
25 sene muhtarlık yapan Fehmi Uğurlu’nun ifadelerine göre 1975 – 76 yıllarında mahalle çingenelerin akınına uğradı. Tuğla harmanlarından kalan kulübelere, kenar tarlalara kurdukları çadırlara doluşan çingenelere karşı halk tepkiliydi. 1978-80 tarihleri arasında İl Emniyet Müdürü olan İsmail Köse, Muhtar Avni ile beraber çingenelerin tamamını üç kamyonla Gürcistan sınırına, Artvin’e götürme kararı aldılar. Ancak bu kararın uygulanacağı gün 12 Eylül İhtilali oldu ve çingeneler Sanayi Mahallesi’ne iyiden iyiye yerleştiler.
Bir meslek dayanışması olan Ahilik Teşkilatlanması’ndan söz edilecekse şahit olduğum yaşayan en önemli ahi teşkilatlanması Sanayi dolmuşlarıydı: Muavinlik, şoförlüğe terfi, dolmuşçular arasındaki dayanışma, mahalleliyle olan sıkı bağ ve yardımlaşma, örgütlenme kabiliyeti, ceza ve ödül sistemi, terbiye edicilik, erdem ve ahlâk… Sanayi dolmuşçuları edebe, erkâna, hoşgörüye ve disipline oldukça dikkat ederlerdi. Mahallenin birbiriyle kaynaşmasında ve mahalle kültürü oluşmasında, ağırbaşlılıklarıyla öne çıkan Sanayi dolmuşçularının tesiri ziyadesiyleydi. Ömer Usta’nın ve Hacı Avni’nin ilkeli, değerli, ahlâklı, dürüst insanlar olması kendilerinden sonra da Sanayi dolmuşçularında bu değerlerin olduğu bir karakter, bir gelenek oluşturmuştu.